Sizlere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Veteriner Servisinde 25 yıl hizmet vermiş, uluslararası mesleki ilişkileri olan ve meslek hayatında 40. Yılını geride bırakmış bir Veteriner Hekim olarak hayvancılık üzerine bir şeyler yazmaya çalışacağım. Umarım ülke hayvancığına olumlu katkılar sağlar.
Türk Milleti olarak bizler Atalarımızın Orta Asya’dan uzun badireler sonrasında Anadolu’ya
At sırtında geldiklerini ve geçimlerini hayvancıktan sağladıklarını çok iyi biliriz. Türk
töresinde At, Avrat ve Silah’ın önemli bir yeri olduğu aşikârdır. Ayrıca yüzyıllardır Türklerin
zekâ gelişmesine pozitif etki yapan hayvansal ürünleri tercih ettikleri ve giyimde hayvansal
ürünleri etkin olarak kullandıkları bir gerçektir. Bizler biliriz ki Anadolu’da et, süt, yoğurt,
tereyağı, bal, yumurta gibi ürünler olmadan sofra kurulmaz.
Türkiye 19. yüzyıl dâhil düne kadar Dünya’da gıda yönünden kendine yeten 7 ülkeden biri
iken şu anda küreselleşen dünyada ciddi olarak hayvan ve hayvansal ürün ithal eden ülkelerin
başında gelmektedir. Ne yazık ki ülkemiz, küreselleşen dünyada hayvancılığın gelişmesi için
gerekli olan ARGE çalışmaları, teknoloji ve çağa uygun alt yapı oluşumunda istenilen
başarıyı gösterememiştir.
Hayvancılık bugün, gelişmiş ülkelerde bir endüstri haline gelmiş, ekonominin ayrılmaz bir
parçası olmuştur. Bu durum, hayvancılığın ulusal düzeyde geliştirilmesi gereken stratejik bir
sektör olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan beslenmesinde en değerli ürün grubunu hayvansal
kökenli ürünler (et, süt, yumurta, bal ve bunların ürünleri) oluşturmaktadır. Bu ürünlerden
elde edilen hayvansal proteinlerin yerini başka bir madde dolduramamaktadır. İnsanın
büyüme, gelişme ve sağlıklı kalabilmesinin yanı sıra, beyin gelişimi bakımından da önemli
olan sekiz adet aminoasit, sadece hayvansal kökenli proteinlerde yeterli miktarda
bulunmaktadır. Sağlıklı bir insanın vücut ağırlığının her kilogramı için günde 1 gr protein
tüketmesi ve bunun da % 42’sinin, yani 30-35 gramının hayvansal kökenli olması
gerekmektedir.
Gelişmiş ülkelerde kişi başına ortalama günlük protein tüketimi 80-110 gr olup, bunun % 50-
60’ı hayvansal proteinlerden oluşmaktadır. Hayvansal besinlerdeki protein miktarları ise; ette
% 15-20, balıkta % 19-24, yumurtada % 12, sütte % 3-4, peynirde ise % 15-25’dir. Bu sayılan
nedenlerden dolayı kırmızı et, beyaz et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünlerin düzenli olarak
tüketilmesi gerekmektedir. Ancak, ülkemizde tüketilen günlük protein miktarının % 73’ü ne
yazık ki bitkisel kökenli gıda maddelerinden sağlanmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin büyük bir çoğunluğunda hayvancılık, bitkisel üretime kıyasla daha çok
önem arz etmektedir. Nitekim Fransa’da hayvancılığın tarımsal üretim içerisindeki payı % 37,
Almanya’da % 46 ve İngiltere’de % 56 düzeyindedir. Türkiye’de ise hayvansal üretim,
bitkisel üretimden sonra gelmekte ve tarımsal üretim değerinin yaklaşık % 30’unu
oluşturmakta olup hayvancılık ülke ekonomisine istenilen katkıyı yapamamaktadır.
Bu durumun birçok önemli bir nedeni bulunmakla birlikte, temel olarak Türkiye’de
hayvancılığın ticari bir faaliyet olarak algılanmamasıdır. Geleneksel tarım kültürü içerisinde
bitkisel üretim birincil üretim faaliyeti durumundadır. Bu duruma genel tarım politikaları
içerisinde hayvancılığa gereken önemin verilmemesi de etken olmaktadır. Ayrıca Türkiye’de
hayvan başına düşen et ve süt verimleri; ıslah çalışmaları, besleme, bakım, üreticilerin eğitim
yetersizliği ile birlikte uygulanabilirliği tartışılabilir olan devlet destekleri hayvancılığın
gelişmesini olumsuz etkilemektedir.
Bunlara rağmen hayvancılık sektörü, önümüzdeki dönemlerde de ülke ekonomisi ve insan
beslenmesindeki önemini artırarak sürdürecektir. Burada Türkiye’nin özellikle ülke insanının
yeterli ve dengeli beslenebilmesi için, bu konudaki mevcut potansiyelini ve uyguladığı
politikaları iyi analiz etmesi ve sektörün sürdürebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Ayrıca,
giderek liberalleşen dünya tarım ticaretinde, hayvancılık sektörünün uluslararası rekabete
uyumunu sağlayacak politikalara yönelmesi büyük önem arz etmektedir.
Gelişme, bir ülkede hayvansal üretimin arttırılması, hayvan başına alınan tüm verimlerin
yükseltmesi, ülke hayvancılığını ıslah edici ve hayvan başına verimi arttırıcı politikalara
yönelmesi ile olacaktır.
Bu bağlamda ticari nitelikli büyük işletmelerin oluşturulmasının teşvik edilmesi ve
uygulanabilir ciddi bir hayvancılık politikasına ihtiyaç vardır. Çiftçi ve saha ile örtüşen,
ülkenin gerçeklerine hitap eden hayvancılık politikaların uygulanması faydalı olacaktır.
Hayvancılığın gelişmesi için Türkiye bir yandan hayvansal üretim düzeyini önemli ölçüde
korurken, diğer yandan ihracatını artırmak yönünde uygulanabilir politikalar geliştirmek ve
üreticilerin gelir seviyesini garanti altına almak zorundadır. Ancak bu sayede ülke
hayvancılığının gelişmesi sağlanabilecektir.
Mustafa Tufan
Uzman Veteriner Hekim

Categories:

Tags:

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Son Yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.